12 Aralık 2007 Çarşamba

SENSİZLİK


Sensiz dünyanın dağlarından
İnen son buhar damlacıklarını hissetmeyi
Sana giden
Yolun orta yerinde
Dönüp dönmemek arasında bocalamayı
Derin derin iç çekip,
Ah o gidişini seyretmek.
Dönüşünün olacağını bilip de,
Belli belirsiz seyretmek,
Kalabalığa karıştığını görmek son kez,
Ardından beni sarsan
Ama hiç kimsenin hissetmediği
O rüzgarı görmek,
Kavuşturmak kollarımı,
Kendi kendimi kucaklamak
Egoistçe;
Senin kadar olmasa da...
Sevmeyi sevilmeyi isterken delicesine
Kendi kanımla yoğrulup,
Tanımadığım sevgilileri anmak,
Aramak sonsuzda Bilinmeyeni köşede bekleyip.
Beni vuran her geceyi sevdim,
Nalet edercesine
Garip şey şu yaşamak,sevmek,
Sonra da tükenip gitmek.

(BU ŞİİR BİR ARMAĞAN İDİ)
1994

VEDA

"Bana allahaısmarladık demeyecek misin?"
Diye sormadım sana,
Sen de söylemedin bana
Gelecektin biliyorduk,
Vedalara ne gerek var bu güzel günde
-Ayrılıklar da biter ebet-
Elini tutup sıktım,öptüm yanaklarından,
Dost gibi,arkadaş gibi,
"Kendine dikkat et" oldu son sözüm
Başını salladın belrsizce
Ve zil çaldı...
Sen yoktun, kokun yoktu.

Mart 1993 den

4 Aralık 2007 Salı

FOÇA KARASI

Beni sensin…
Sen


Ören'de bir akşam vakti telaşı
Eve, evimize
Benzin yeter miydi ki…
Bu ne yağmur;tufan?

Bak işte yine Bafa ya tünele giriyoruz,
Elimi tutsana;
Demeye gerek mi vardı?

Unuttum mu acaba?
Neyi?
Yok kenarındaki kristalleri,Mazı ya girerken?
O heyecan; işte;Allah büyük….

Acar dede…okumadan geçme; benim yerime de oku,
Oradan Sümbül Efendi….
Ve Tuzla Dedesi,
Ya da orman içinde ki dede çiftlik yolunda…
Zuhuratbaba'daki kadın,nazarlıklar…bir şeyler elinde…

Boğaz'da….yatta değildik de…
Pazarlıkla balık ekmek de yenebilen bir teknede….
Lütfen bizi de çeker misiniz?
Ölümsüz mü oldu hatıralar?

Ermeni terzi…sana dikti….
Senin için…siyah…
Babam sana hediye etti ya…

Yalıkavak…ta sahilde Alman çeşmesi vardı ya….
Su alırız akşam üzeri,

Dur altındaki tohumları unutma…
Patlıcanlar biberler bahçede…
İkinci senesinde de üzerleri dolu….
Kocaman kuşlar havalanır; akşamları dallara tüner
Sesleri o kara başka,
Bir şeyler kokar…Toprak mı? Çiçek mi?
Ama ne kadar hoş neden ki?
Hava bu kadar maviyken;

Şimdi….

Dur…..Dur biraz. Ne kadar da hızlı…
Evleneceğiz…biz hocam…işte eşim…

Yalanlar da sıraya dizilirdi….
Mutlulukların sahte yatağında…
Bana yapma da başkasına yap; denmez ki…
Başkasına yaptığını bana da yap denmez ki…
Her şey yalandı…denmez ki…

Örenden Marmaris'e doğru…
Bir akşam vakti tozlu yola doğru…
Kimse de girmez o yola…iyi ki de girmişiz,
Bir kartal süzüldü ansızın üzerimizden,
ve bir domuz ailesi….tedirgin kaçışlarda…
Tilkiler koca kuyruklu….

Canımsın…seni çok seviyorum bir tanem….elini tuttum…
Sonsuz gidişlerde…
Birazı bodrum a giderken…
Birazı dönerken…
Birazı Karaova'da…
Evimde
Evimizde…
Kapıları mavi ;
Koyu mavi;
Öyle çıkardı elimden hep….
Çömlekçi de bir düğünde….
Hoca maviye boyar kapıyı, çerçeveyi;
Dur biz de boyayalım;
Ama bilmesin O….

Kuş Yolu'dur burası….üzüm gözler kenarlara bakar….
Dur….
O ne?....kaz ayakları…Yavuz….yarın börek yapayım sana…
Süleyman dede ye de götürelim….

Sen…sen dostum…
ben …ben mi?
Evet…
Neden?
Nereye böyle?
Hımmm…Ben Foça'ya gidicem…
Korktum…ne oldu? Karaova'da…ne vardı?
Kadınlar….Bodrumlu…
Has Bodrum'lu…Kimisi sevdalı…
Kimisi Zeytin tarlasında…
Çatlak elli kadınlar….
Kadınlar,….sahtesi de Karaova'da…sahte kadın da mı?
Sevgi nedir ki?
Müslüman kadın; okusa anlamaz; anlasa yapmaz;iyi
okur da süs yapar; anlamaz…yine namaz kılar…
Kadınlar…
Sonsuzluğun içine gömülmüş….mumcular da kadınlar…

Çok şükür….ne açız ne de açıkta…
Günlerce başında; aylarca…usanmadan…yılmadan….
Bir hastanın…
Kadınlar
Hastası var…
Hastanede kadınlar bahçede uyurlar aylarca….

Karaova da bir akşam vakti….gün bitti…
Her şey de bitti….
Kadınlar bitmezler…Güçlüdürler,
Umutları yeniden ekerler yüreklerine….
her sabah erkenden Karaova'da sımsıcak ekmek çıkar fırından!
Kadınlar…
Tütün dizerler…
Biz de tutarız bir ucundan…
O da dizer…Biz de tütün dizdik çok…
Zeytin topladık…
Eşek zeytinleri…
Sahibini bilmediğimiz tarladan…
Taaa sonra söyledik ona…helal et!

Ah….40 imza mı toplamadım sana…
Olmadı..
Olsaydı da…yine aynıymış…

Pideler soğumazdı …Eve gelirken;
Araba epey sürat yapabilirdi zaten de …
kimse yok ki yanımda ölecek?
O sağ kalırdı nasılsa…
ama ben dikkatliyim yine de…
Ölürsem pideyi yiyemezdi…

Asker yürekleri….hasret dolacak…
uğurlarken onları Harçlık ver
Yavuz…sıraya gir köy meydanında…adet burada…

Helal be sana davulcu,
Al maaşımdan en sona kalan 20 liği,
İstanbul bilir misin?
Yok yahu????
Vur o zaman;hadi;…..
Karakolda ayna var…….
Zurna sessizliği böyle mi deler Karaova düğününde?
Kalk da oyna hadi….kadınlar dizilmişler,
İyi oynamazsın da ne kadar güzeldi bu sefer neden?
Neden….Sevdiğin evde kaldı…aklına düştü!....
Ne kadar oldu ayrı düşeli ki…
Düğüne yalnız geldin…hadi…

Geceler…geceler
Yalnız kaldın…hasret ol hasret ol…br saat, iki saat hasret kal ki…
Soguk gecede….sımsıcak duy onu….
Canım desin….sana sarılsın….ben de desin…
Seni sevmesem yanında durur muydum?

Örende iki pideci, var…
Ve yatağan da…asıl en güzeli…
Hadi bankaya….yatağana….
Neden bu kadar uzağa?
Sıra yok burada….Hepsi bahane,
Tek sen sevdiğin için…
Didim deki ikincidir….
Tire mi….Urla bence…Tire köftesi orda yenirdi…

Işıklar dedesi…kim gider…kim gelir….
Taşları sökmüşler bak…
Papazın Kulesi burası….Sazlıca….burda mantar …bir tane…dev gibi…ayaklarım ağrır çok gidemem…
Burası…Barba Kosta , uydurma çatı yapmış….ömür boyu kalırım derdin de inanmazdım

Yıllar önce ….Loş farlar Kozbeyli'den Yeniköy'e doğru çekerken arabayı; arkada…
Dizlerimiz bitişirdi de
Yüreğin neden bu kadar çapardı….

Çanakta…da…
Çan Dede bayırında mantar mı var? Eski rum evinin önü…
Bir dokunuşta ayağınla, çıkarırdın otların arasından….

Dörttepe'de gazoz alalım; bir de ekmek….
Kil yatağı da çökmüş dedenin karşısında…

Ah o kadınlar…para vermezler diktirirler de elbiseleri…
Yağ gelir zeytin de Çömlekçi'de…
Hainler….işin şakası tabi...

Hainler ancak pusu kurar iyilere…
Hain olmaları yüreklerindendir;kapkara kötülük siyahı!
Sakın görmesinler mutlu insanları; hatta güzel öten kuşu!
Bin türlü planlar akıl erdirsene…
Bunlar insandan değildirler;olmazlar..
Öyle de değillerdir…
Ektiklerini biçmişlerdir de;
Bunu ne bilir; e de görürler….
Gözleri yoktur;
Aslında yürekleri de….
Ancak ….hırsı tanır onlar,sadece çıkarı….
aşkı mı? Bozulası aşkı ha!....hiç tanımadılar ki?
Ancak yok etmeli!...
Onlar gelirler…onlar gelince durur dünya…
Kapkararır….mavi bodrum göğü bile…
Onlar gelince kapanır
Çamur yağar…
Ve de pislik…diz boyu….
Ah o merdivenler…kirli ayaklarla pislenir….
Tutamağı mavi boyalı merdivenlerim…
Evim kirlenir…
Artık girilmez olur….
Girilmez…

Benim evim…
Geceleri beni….saklayan …gündüzleri
Işıl ışıl güneşli…
Sen kokan evime

Girilmez….
Kapı kiltli…
Kapımız kilitli….
Kapımız da yok artık bizim….
Orada…Ne varsa ölmüş…

Tek bir Foça Karası kaldı tertemiz….
O tek kalan
Son kalan….
Gittiğimi bilmediği için;
Capcanlı…
Gözleri yok ki;
Nasıl seyreder düğünü de solar?
Onu sök….
Yüreğimden kopar;
Seni aşkımla uçurduğum….istediğin yere dik!...
Üşenirsin…Bundan çok önemli işlerin olur senin bilirim….

Yolla bana….Cunda'ya değil;
Ağladığın duvara çizdiğin yerin bahçesine sanma;
Çörekler yediğin Ayvalık'ta değil!...

Sardes'e götüreceğim onu!....
Bozdağlar' a….
Ve seninle ….Seninle serinlediğimiz,çay içtiğimiz
Ceviz ağacının yanına….
Dikeceğim…
Aşkımızın anlamlı son durağı

Yeni sevgililer…
İhanet etmesinler sevgilerine
Aşkları ebediyen sürsün;
Kimse dokunmasın eğer;
Veremeyecekse sözü sevdiğine;
Ve bir üzüm tanesi yetecek sevene….
Bozdağlar'daki Foça Karası'ndan….

10 Ağustos 2007 Cuma

02.31 Urla…..