17 Eylül 2007 Pazartesi

Elveda

Sevgilim
Bir türlü anlatmayı başaramadıklarımı belki bu şekilde ifade edebilirim.
Seninle kaderin garip bir oyunu ile tanıştık ve öyle bir noktaya geldik ki; artık evlenmemiz de kaçınılmaz oldu. Çünkü birbirimizi çok da sevmiştik. Bunun hep tartışılan yanı oldu, olacaktır. Sevginin her şeyi halletmediğini zaman içinde yaşayarak gördük. İnsanların birlikte mutlu yaşayabilmeleri için önce saygı olmalı; sevgi olmadan ise hiçbir güzel şey yapılamaz.

Yaşadıklarım an an gözümün önüne geliyor…en çok da sen uyurken. Sessizce yatağında uyurken geceler boyu nöbet tutmaya alışık olduğumdan , bilirsin gecelerin benim dostum olduğunu. O sessizlikte birden bir şiirimi açar dinlerim ya da bir şarkı…Birden aklıma neler gelir…Bu nasıl rengarenk bir dünyadır!. Konuştuklarımız aklıma gelir. Unutamam, hiçbir yaşadığımız anı. Saniye saniye canlanır gözümde. Foça, İzmir, Yalıkavak, Yozgat, Bodrum; Çömlekçi, Ve Mumcular. Ortak dostlarımız…Hangi anı unutulabilir ki?. Tek tek söylediklerin düşer aklıma. Gözlerimden sessizce yaşlar akar. Bazen bir gül bahçesi bazen arkamdan sokulan bir hançer olan sözlerin. Ama yaşamın içinden, merhametsizce vuran, bazan da içinde özür saklı olan sözlerin….
Seni sevindirmek benim için öylesine eğlenceli ve zevkli idi ki…Bu çoğu zaman başıma parasızlık gibi bir dert de açtı!. Seni bir tarlaya bırakıp orada mantar bulmanı seyretmek en büyük zevklerimdendi mesela. Ya da Bozdağlar da kapının hemen önüne gelen köylü kadından süt alıp kaynatman. Bunu bana anlatman. Yemek yedikten sonra şükretmen…Bana tertemiz giysileri hazırlayıp koyman. Senin yeni bir şeyi eline alıp hoşuna gitmesi kadar çok az şey zevk verirdi bana. Ve bana ne kadar inandığını şu an için bilemem. Ama gerçekten de ne yaptı isem senin içindir. Birlikte olduğumuz tüm süre içinde bir kere de olsa; en kızgın zamanımda da olsa senin için asla art niyetli bir şey düşünmedim; kötü bir plan yapmadım. Hastalığımda benimle doktora gelmek istemediğin zamanlarda, belki de başkalarıyla gidebileceğim halde ben gitmedim; biliyorsun; son anlara kadar. Nedendir sence? Bilemezsin ki!. Çünkü öyle düşünüyordum ki; sen mutlaka benimle geleceksin; bana sevgi ve şefkat göstereceksin!. Çünkü sadece senin göstereceğin ilgi bana iyi gelirdi. Sadece senin başımda durman bana huzur verirdi. Senin için her şeyini vermiş bu adamın zor anında yanında bulunmak sana da huzur verirdi. Ve ben de senin beni sevdiğini böylece çok daha iyi anlayabilirdim. Çünkü aksi halde seni kaybetmiş sayılırdım ve bu benim için kazanılmış bir mücadelenin ellerimle geri verilmesi gibiydi. Ve sonunda kalbim hastalandı; aynı sebeplerden boşu boşuna ayağımın yarısını kaybettim...

Beni en çok üzen şey yine de senle konuştuklarımızın, senin istediklerini yapamamamızdır. Hep Babaannemi görmek istedin, Kastamonu ya köye gidecektik; seni İnebolu ya da götürecektim!. Hani Gönen e kaplıcalara gidecektik? Hani İstanbul a gidecektik; Yuşa Peygamberi ziyarete, Eyüp Sultan Hazretlerini ziyarete, öylesine hasretim ki oraya, bilirsin.Zuhurat Baba ya, Kocamustafapaşa ya,bilmediğimiz ama bulacağımız bir dolu yatırlı ziyarete, ve iyileştikten sonra annemin babamın iki senedir soramadığımız hatırları için gidecektik.Ve senin elinden belki de son sıcak çorbalarını içeceklerdi!. Hani boğaz da balık tutacaktık??? Oltalarımız İstanbul da öylece duruyor!.…Belki de Mardin e , Hatay a gidecektik, hani yine o güzelim Bozdağlar a …Orada bir dağ canlısı gibi sarp yamaçlara tırmanıp yine kestane toplayacaktın belki de. Ne oldu? Neden gidemedik? Para mı sence tek neden?.
Ben hastalığın ağrıları ile kıvranırken hayata tekrar dönmek için ne kadar savaş verdim bilirsin. Yatağımda gözümü yumup hayallere daldığımda; senin hayran olduğum hayalinle avunurdum; bana bakan güzel gözlerinle, heyecanlı ve sevecen halinle yemek yaparken, bahçede uğraşırken…O yumuk yumuk hallerine bayılırdım. Tuhaf değil mi ; söylediklerim, çeşitli nedenlerle beni sancılarım ve yalnızlığımla başbaşa bıraktığında da böyleydi!. Foça da deniz kenarında balık tutup eve geldiğinde heyecenla onları bana göstermeni az mı hayal ettim. Ve hastayken; sancılarım azalmış; ama geçmemiş de olsa razıydım; yeter ki bir gün batımında kendimize ait evimizde ve başbaşa bana tazecik yeşilliklerden has zeytinyağlı sirkeli bir Ege salatası ve yanında çakı gibi taze küçük Foça balıkları kızarttığın günü görebilseydim!. Seni orada tanıyıp orada sevmiştim!. her şeyimi orada terkettim; herşeyimi orada kaynbetmiştim. Seni kazanmaktı kazancım.Oysa o da yalanmış .Ben herşeye rağmen var gücümle yuvamı ayakta tutabilmek için öyle uğraştım ki…sonunda başaramadım, param da bitti sağlığım da ve evliliğim de uçtu gitti!.

Ben kendi adıma evliliğimiz bozabilecek her şeyden; ama bunlar ne olursa olsun; hep uzak durdum. Eski alışkanlıklarımı değiştirdim, terkettim. Üretme gücümü bile yitirdim.Gazetelerden; ortalığı dağınık gösteren boyalarımdan; resimlerimden; divanların altına saklanan kitaplarımdan uzak kalabildim. Ama bunlara katlandım; ve ama kimseye yuvama müdahele ettirmedim. Olmadı. Sağlık olsun diyeceğim; o da olmadı; yine de buna şükür demeliyim.
Çok zor olsa da söylemesi., artık yolun sonuna geldiğimizi görüyorsundur.Son İstanbul ziyareti ve babanın vefatı da beklenen düzelmeyi sağlayamadı... Söylenecek tonla söz var ama, oturup konuşmaların daha öncekiler gibi bir şeye yarayamayacağı kesin. Çünkü konuşmanın imkansızlığı kesin. Olanlar olmuş ve de halen olmaya devam etmekte. Hiç acınmadan kollayıp koruduğum yuva yıkılıyor. Ailem üzerinde söz söyleme ve karar verme hakkını tamamen kaybettim. Artık geri dönüşü olmayan bir yola girildi. Bir zamanlar çok sevdiğim; ama sonraları beni maddi, manevi sağlık açısından felaketlere sürükleyen Bodrum ve Mumcular ve buralardaki saygın dostlar inşallah sana uğur getirir. Ben sana bundan sonraki yaşamında sevdiklerinle birlikte mutluluklar diliyorum. Hakkında kötü konuşmayacak; sadece “olmadı” diyeceğim. Ancak asla seninle yeni bir birliktelik düşünmeyeceğim. Tekrardan kısır bir döngünün içine girmenin hiç bir mantığı yok. Artık ben sensizim ve sen de bensiz.Umarım ki sen de beni gıyabımda korur ve bundan sonraki yaşam şekillerimiz ne olursa olsun; sıkıntı yaratacak girişimleri engellersin. Seni asla unutamam. Gücüm yerinde olduğunda ve senin de ihtiyacın olduğunda yardımım seninledir. Şunu öğrendik böylece ikimiz de…Sevgi her şeyi halletmiyormuş, hele zamanla tek taraflı hale dönüşünce...
Elveda...

26 kasım 2006 sabaha karşı 3.22
Mumcular-Bodrum ve 11 ocak geceyarısı 2007 Foça da bir iki kelime (Hiç bir şey değişmemiş)

Hiç yorum yok: